27 Aralık 2016 Salı

kızılderili

çok yıldızlı ve çok mavi bir gecede, daha doğrusu, çok yıldızlı
ve bir türlü mavinin ağırlığından kurtulamayan bir ilkbahar gecesinde,
bir şehirde, daha da doğrusu, çok yıldızlı ve bir türlü mavinin ağırlığından
kurtulamayan bir ilkbahar gecesinde, bir şehre doğru iki tekerleğin üstünde
100km/s’in biraz üstünde bir hızla ilerleyen erkeğin kendi rüzgarından belli
belirsiz titremesi ve yalnızca bedenine çarpan gece böceklerinin gövdesinde
bıraktığı izlerin o şehrin herhangi bir yerinde belirsiz bir kadının yaptığı geceye
dair bir resme çok benzemesi, gece böceklerinin kaderini ne kadar hafifletebilir ki…
yaşlı kızılderilinin dediği gibi hayatın bize sunamadıklarını mı sunar,
yoksa bir radyo dinleyicisinin dediği gibi sanat, tıpkı diğer tüm şeyler gibi
yalnızca seks için midir…
yaşlı bir kızılderili ne kadar yanılabilir ?

İçerdeyiz, kendimiz dahil her şeyin dışında

Dışardayız; sarı güneşin altında, caddelerde, parklarda, kafelerde... Tekerleri dönüyor arabaların tekerleri duruyor, ışıklar renk değiştir...